JANT ÜZERİNDE TAŞINAN GAZİNİN HİKAYESİ
JANT ÜZERİNDE TAŞINAN GAZİNİN HİKAYESİ
15 Temmuz gecesi rehin alınan arkadaşlarını kurtarmaya çalışırken vurularak gazi olan Başkomiser Murat Ellibeş, yaşadıklarını anlattı. Askerler tarafından lastikleri kurşunlanması nedeniyle jantları üzerinde ilerleyen araçla hastaneye ulaştırılan Ellibeş, "Ameliyattan sonra gözlerimde bir buğulanma vardı. Ardından beyaz bir çarşafın sağa ve sola doğru örtüldüğünü gördüm. O an 'Herhalde öldüm, beni kefenliyorlar' diye düşündüm" dedi.
15 Temmuz gecesi rehin alınan arkadaşlarını kurtarmaya çalışırken vurularak gazi olan Başkomiser Murat Ellibeş, yaşadıklarını anlattı. Askerler tarafından lastikleri kurşunlanması nedeniyle jantları üzerinde ilerleyen araçla hastaneye ulaştırılan Ellibeş, "Ameliyattan sonra gözlerimde bir buğulanma vardı. Ardından beyaz bir çarşafın sağa ve sola doğru örtüldüğünü gördüm. O an 'Herhalde öldüm, beni kefenliyorlar' diye düşündüm" dedi.
(İHA) -Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında İstanbul Tuzla'da rehin alınan arkadaşlarını kurtarmaya çalışırken ağır yaralanan 50 yaşındaki Başkomiser Murat Ellibeş, o gece yaşanan ihanet ve milletin ortaya koyduğu kahramanlığı unutamıyor. Başarılı ameliyatların ardından sağlığına kavuşarak görevine dönen Ellibeş, şu anda İzmit İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde Bürolar Amiri olarak görev yapıyor.
"Tır üzerinde tankları gördük"
Başkomiser Murat Ellibeş, 15 Temmuz akşamında yaşadıklarını İhlas Haber Ajansı'na (İHA) anlattı. Ellibeş, "15 Temmuz akşamı uygulama amiri olarak Tuzla Mehmetçik Vakfı kuzey şeritte görev almıştım. İlk ihbarla birlikte Tuzla İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne geçmemiz talimatı verildi. 5 arkadaşımızı orada bırakarak araçlarla Tuzla İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne kuzey şeritten yan yolu kullanarak aşağı doğru inerken 2 ayrı tır üzerinde 5 tank gördük. Bunu telefonla ihbar etmeye çalıştık ama maalesef hat yoğunluğundan ulaşamadık. Sonra telsizle hareketliliği, havaalanına doğru bir hareketlilik olduğunu beyan ederek Tuzla İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne vardık" dedi.
"Beylik tabancamız dışında dışında herhangi bir uzun namlulu silahımız yoktu"
Bu sırada Tuzla Mehmetçik Vakfı'ndaki görev arkadaşlarının rehin alındığını öğrendiğini ve inisiyatif kullanarak hızla olay yerine intikal ettiklerini ifade eden Ellibeş, "Evet, kolay bir karar değildi. Öncelikle yoğunluktan dolayı üslerimize ulaşamadık. İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde koruma pozisyonundaydık ama arkadaşlarımızın ısrarı üzerine Tuzla Mehmetçik Vakfı kuzey şeride geçme kararı aldık. Kendi inisiyatifimizle geçtik. 6 kişi sirenlerle, vatandaşı ikaz edip, yolu açarak oraya intikal ettik. Kaotik bir ortam vardı. Bizden önce intikal etmiş arkadaşlar vardı. Fakat rehin alınan arkadaşların yanına ilk aşamada gidemiyorlardı. Çünkü uzun namlulu silahla askeri öğrenci ve asker vardı. Bizimde normal beylik tabancamız dışında dışında herhangi bir uzun namlulu silahımız yoktu. İlk aşamada ortam böyleydi" diye konuştu.
"Benimle beraber 5 arkadaşımız da gelme kararı aldı"
"Karşınızda ağır silahlarla donatılmış kalabalık bir grup vardı. O an neler hissettiniz?" sorusuna ise Ellibeş, şu yanıtı verdi:
"İlk aşamada birçok arkadaşımız koruma içgüdüsüyle bulunduğu yeri korumakla görevliydi. Sorumluluk bizde olduğu için gitmek için kimseyi zorlamadan, gönüllü arkadaşımız varsa oraya geçeceğim yönünde talimat verdim. Benimle beraber 5 arkadaşımız da gelme kararı aldı. Onlarla beraber ekip aracına bindik. Çelik yeleğimizi ve silahımızı son kontrollerimizi yaparak o tarafa doğru hareket ettik araçla"
"Çelik yeleğin boşluğundan kontrol ettim, elim içeri girer gibiydi"
İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne vardıklarında bir askeri öğrenciyle karşılaştığını anlatan Ellibeş, şöyle devam etti:
"Bunun bir tuzaklama olacağı aklımıza geldi. Arkadaşlar araçtan indikten sonra 'Siz arkamda bekleyin, müzakere teknikleri eğitimim olduğu için onu ikna etmeye çalışacağım' dedim. Askeri öğrenci heyecanlı bir şekilde sağa sola doğru hareket ediyordu. Ben 'Arkadaşlarımızı bize gönderin, yaptığınız suç' dememe kalmadan 'Size mi soracağız?' diye bir sesle beraber bir silah sesi duydum. O ara çelik yeleğimi kaldırdığımda karın bölgemde bir kızarıklık vardı ama herhangi bir kan yoktu. 'Herhalde kuru sıkı atıldı' dedim. Sonra birden ayağım boşaldı, arkaya doğru düştüm. O arada 'Komiserimiz vuruldu' diye bir ses geldi arkadan. Ben de 'Ben iyiyim' diyecektim, arkaya doğru yerdeyken döndüğümde arkadaşların derdest edildiğini uzun namlulu silahla gördüm. Yani yere yatırılıp silahları toplanıyordu. O arada 'Sen bunların amiri misin?' diye bir ses duydum. Kafamı çevirdiğimde ben yerde yatar pozisyonundayım. Kafama siyah renkli bir Beretta marka silahın doğrultulduğunu gördüm. Sonra ben de 'Evet, bu husumet nedir? Tamam ben onların amiriyim, sen de askersin' dedim. Bana, 'Bizim seninle işimiz yok, yönetimle' cümlesini kullandı. Bunun akabinde 'Öldürdün, daha ne istiyorsun? Vuruldu adam' diye vatandaş tarafından bir ses gelince bir şeylerin ters gittiğini anladım. Karnımı sağ taraftan kontrol ettim. Çelik yeleğin bir kısmında boşluk oluyor. Orayı kontrol ettiğimde hafif bir kan gördüm. Öbür tarafa baktığımda elim içeri girer gibiydi, böyle bayağı bir vardı. Orada kendimi kaybetmişim. O sürecin sonunda zaten beni araca almışlar"
"Beni jant üzerinde hastaneye götürmüşler"
Yaralandıktan sonra bilincini kaybettiğini belirten Ellibeş, bir polis ve vatandaşın yardımıyla araca taşındığını söyledi. Murat Ellibeş, "Sonraki ifadelerde ve anlatılanlarda, araç beni sağ götürmesin diye ön iki lastik de etkisiz hale getirilmiş, patlatılmış. Arkadaşlar beni üstün bir gayret göstererek jant üzerinde Sultanbeyli'deki bir hastaneye götürmüşler. Ben tabii o arada kendimde değildim. Ameliyattan çok sonra gözümü açtım" şeklinde konuştu.
"Herhalde öldüm, beni kefenliyorlar"
Başkomiser Ellibeş, ameliyatının yaklaşık 6,5 saat sürdüğünü kaydederek, hastane sürecinde yaşadığı bir hatırasını da paylaştı. Ellibeş, "Muhafazakar ve milliyetçi bir ailede büyüdüğümüz için sene sonlarında ve Kur'an kursu eğitimi alırdık. Orada şöyle bir anekdot anlatılırdı hocalarımız. 'İnsan öldükten sonra mezara girene kadar çevresindekileri görürmüş, duyarmış' diye. Bu bende herhalde bir etki bıraktı. Ameliyat sonrası tabii narkozun ne olduğunu bilmediğim için açılma sürecinde gözlerimde bir buğulanma vardı. Sonrasında beyaz bir çarşafın sağa ve sola doğru örtüldüğünü gördüm. O an hocanın anlattıkları aklıma geldi. 'Herhalde öldüm, beni kefenliyorlar' diye düşündüm ama süreç ilerledikçe sesleri de duymaya başladım. Bu sefer bir narkozun etkisinde ameliyattan çıktığımı düşünerek normale döndü" dedi.
"Karın içinde bir nüve parçası kalmış"
Hastane sürecinin ardından Bitlis'in Ahlat ilçesine gönüllü şark görevine gittiğini ve tedavi sürecinin orada devam ettiğini aktaran Ellibeş, "Ameliyat dikişlerinden sürekli sızıntı oluyordu. Karın içinde bir nüve parçası kalmış. Bu da enfeksiyona sebep oluyordu. Zamanla alınacağı söylenmişti. Sonrasında birkaç operasyon daha geçirdim. Şu an sağlığım gayet yerinde" ifadelerini kullandı.
"Yüce Türk milleti 15 Temmuz'da yapılanları unutmayacak"
Türkiye'nin birçok zorluk atlattığının altını çizen Ellibeş, sözlerini şöyle noktaladı:
"15 Temmuz, dünyada eşi benzeri olmayan bir mücadeleyle kazanılmış şanlı bir zafer olarak tarihe geçti. Allah vatanımıza, milletimize, bayrağımıza zeval vermesin. İçimizdeki hainlere fırsat vermesin. Yüce Türk milleti 15 Temmuz'da yapılanları unutmayacak. Bu bağlamda, şehit verdiğimiz arkadaşlarımıza da Allah'tan rahmet diliyorum. 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü'nü anıyorum"
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.